ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Genel Kurul Konumalar > 2010 mali yılı Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu bütçeleri üzerinde konuşması
08.12.2009
2010 mali yılı Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu bütçeleri üzerinde konuşması

MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 mali yılı Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün dünyamızdaki bütün gelişmiş ülkeler toplumlarına refah düzeyi yüksek bir yaşantı sağlamayı amaç edinmişlerdir. Bu amaç doğrultusunda söz konusu ülkelerin hemen hepsi enerji ihtiyaçlarını kesintisiz ve uzun yıllar karşılayabilecek şekilde temin etmeyi öncelikli hedefleri olarak belirlemişlerdir. İşte bu çerçevede ülkemizin enerji ihtiyacının kesintisiz ve yeterli bir şekilde kaynak çeşitliliği sağlanarak temin edilmesi toplumumuzun refahı ve Türk milletinin bekası için bir mecburiyet olarak karşımızda durmaktadır. Şu an bütçelerini görüşmekte olduğumuz Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ülkemizin enerji ihtiyaçlarının karşılanması için araştırma yapan, kıstaslar belirleyen, denetimler yapan ve yüksek teknolojilere dayalı üretimleri esas alan çok önemli ve köklü kuruluşlarımızdır.

Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü Türkiye ve dünyada bor ürün ve teknolojilerinin kullanımı ve bor konularında değişik bilimsel araştırmaların yapılması, yaptırılması, koordine edilmesi ve bu araştırmalara katkı sağlanması amacıyla 4865 sayılı Kanun'la 2003 yılında Ankara'da kurulmuştur. Bor konusunda çok önemli bir görevi üstlenen Enstitü bor madeni rezervlerine ne yazık ki 300 ila 500 kilometre gibi bir uzaklıkta kurulmuştur. Dünyada ham madde kaynağına veya rezervine bu kadar uzakta kurulmuş bir enstitü örneğini bulmak herhâlde pek mümkün değildir. Ne yazık ki AKP İktidarı her konuda olduğu gibi bilimsel öngörü ve esaslardan uzak bir şekilde, sırf siyasi ve değişik talepler doğrultusunda enstitü yerinin tespitinde bile partizanlık yaparak kendisinden bekleneni yapmaktan da çekinmemiştir. Bor Enstitüsü, şu an, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğünün onuncu katında, 650 metrekarelik mütevazı bir yerde, Başkan dâhil 28 personel ile faaliyet göstermektedir. Dünyada rezerv bakımından en fazlasına sahip olduğumuz ve hemen her sektöre hitap eden bor madeninin ülkemizde mamul hâle getirilerek ekonomi ve enerji ihtiyacımıza katkı sağlaması için çalışma ve araştırma yapan böyle bir Enstitüde bu manzara hiçbir şekilde, değerli arkadaşlar, Türkiye'ye yakışmamaktadır.

Diğer taraftan, böylesine önemli bir Enstitü için 2010 mali yılı bütçesi olarak belirlenen 9 milyon 365 bin TL'lik miktarın da çok yetersiz olduğunu, bu bütçeyle kendisinden beklenen çalışmaları sağlıklı ve düzgün bir şekilde yapmasının mümkün olmadığını da huzurlarınızda hatırlatmak istiyorum. Önümüzdeki yıllarda bu bütçenin mutlaka kurumun önemine istinaden revize edilerek önemli ölçülerde yükseltilmesinin gerekli olduğunu buradan belirtmek istiyorum. Ancak, yedi yılı aşkın bir zamandır tek başına iktidar olan AKP zihniyetinin ülkeyi kaosa sürükleyen sözde açılım ve saçılımlarla meşgul olmasından dolayı, bu tip önemli araştırma ve üretimlere destek vermesinin bir hayal olacağını bildiğimizi ifade ederek kısıtlı imkânlara ve AKP'nin vizyonsuzluğuna rağmen kısa sürede önemli projelere destek veren Enstitü çalışanlarına ve araştırmacılarına da huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü, 14/6/1935 tarihinde 2819 sayılı Yasa'yla kurulmuş, ülkemiz elektrik enerjisi üretim imkânları ile ilgili mühendislik hizmetlerini yürüten, özel hukuk hükümlerine tabi, kamu tüzel kişiliğine sahip çok önemli yatırımcı bir kamu kuruluşudur. Kuruluş görevleri arasında, elektrik enerjisi üretimine elverişli olan bütün kaynakları değerlendirip etüt etmenin yanı sıra yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili araştırma ve tespit çalışmaları da bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, günümüzde, yenilenebilir enerji kaynakları gün geçtikçe önem kazanmaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, büyük miktarlarda paralarla çeşitli yatırımlar yapmaya ve enerji ihtiyaçlarının önemli bir bölümünü güneşten, rüzgârdan, dalgalardan veya jeotermal kaynaklardan elde etmeye başlamışlardır. Ancak, bugün ülkemizde bu konuda yeterli ve tatmin edici bir çalışmanın yapıldığını söyleyebilmemiz maalesef pek mümkün değildir. AKP İktidarının milletimizi içi boş ve sloganvari söylemlerle oyalama ve aldatma anlayışına uygun bir şekilde ne yazık ki enerji çeşitliliği sağlanamamış, özellikle de var olan kendi öz potansiyelimizi kullanarak elde edebileceğimiz yenilenebilir enerji kaynak ve araçları bir türlü devreye sokulamamıştır.

Şahıslarına saygı duyduğum ancak geleneksel olarak ülkemizin enerji ihtiyaçlarının temininde hayalî ve boş söylemlerden bir türlü vazgeçemeyen önceki ve şimdiki enerji bakanlarımız bu zamana kadar Türkiye'nin enerji konusunda dışa bağımlılığını azaltıcı ve ülke kaynaklarını rasyonel olarak değerlendirici hiçbir somut yatırım ve projeye de imza atamamışlardır.

Sayın milletvekilleri, enerjide dışa bağımlılığımızın azaltılması için arz güvenliği ve enerji çeşitliliğini sağlayacak en önemli yollardan birisi de hiç şüphesiz nükleer teknolojiyi kullanarak elektrik başta olmak üzere, çevre ve insan sağlığına duyarlı enerji yatırımlarının yapılmasıdır.

İşte bu amaca hizmet etmek için kurulmuş bulunan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, kısaltılmış ismiyle TAEK, yarım asırlık geçmişe sahip köklü kuruluşlarımızdan birisidir. Ancak bugüne kadar ülkemizin nükleer teknoloji konusunda önemli bir hamle yapmasına dönük ihtiyaçları karşılayamadığı gözüken Kurumun, içinde bulunduğumuz dünya gerçeğinde yeni bir perspektifle nükleer enerji ve nükleer teknoloji alanlarında bir atılım içerisine girmesini sağlayacak önlemleri mutlaka almalıyız.

Bu manada bu Kurumun varlığını önemli gördüğümüzü, yine bu Kuruma gerekli imkânların sağlanmasının ve mutlaka gerçekleştirilmesinin lazım geldiğini belirtmek istiyorum.

Ancak yeniden ifade etmek gerekirse bugünkü konumuyla TAEK'in misyon ve vizyonuna paralel olarak gerekli fonksiyonlarını yerine getirdiğini söylemek maalesef çok mümkün değildir. Böylesine stratejik bir Kurumda konusunda uzman olmayan personelin istihdam edildiği, işe göre adam değil, adama göre iş anlayışıyla ve tamamen siyasi taassupla hareket edildiği iddiaları özellikle AKP Hükûmetinin göreve başlamasından itibaren ayyuka çıkmıştır.

Değerli arkadaşlar, bu Kurumun nasıl bir anlayış ve partizanlıkla yönetildiğine dair bazı iddia ve hususları burada belirtecek olursak TAEK'in yakın zamanda emekli olarak Kurumdan ayrılmış olan ve daha önce bir Amerikan firmasının Türkiye müdürlüğünü yapan Başkanı, 24 Eylül 2008 tarihinde sessiz sedasız gerçekleştirilen nükleer santral yapım yarışmasının sonucunu, aradan ancak üç ay geçtikten sonra, 19 Aralık 2008'de açıklayabilmiştir. Keza, benzer şekilde Enerji Bakanlığı da bir yıldır "İhalenin sonucunu bugün yarın açıklayacağız." diye milleti oyalarken imdada Danıştay yetişerek 10 Kasım 2009'da ihalenin bazı maddelerini iptal etmiş ve belki de Türkiye'yi bu konuda Rus enerji bağımlılığından şimdilik kurtarmıştır.

İhale dosyası alan 13 firmadan 7'si ihaleye hiç katılmamış, 5'i teşekkür etmiş, bir tek Rus firması katılmıştır. TAEK'ten üç ay ilave süre isteyen firmalara bu süreyi vermeyen Bakanlık ve Kurum yönetimi, on beş ay geçmesine rağmen ihalenin değerlendirmesini yapamamış ve ihalenin altında kalmıştır. Ve şimdi soruyorum: Peki, bunun adı beceriksizlik değil de nedir?

Nükleer ihalenin en önemli ayağı olan TAEK hakkında bu kürsüde defalarca sıkıntıları ve Başkanı hakkındaki sorunları dile getirmiş olmamıza rağmen, maalesef bu ikazlarımızın hiçbirisi dikkate alınmamış ve dönemin Enerji Bakanı Sayın Güler TAEK yönetimine sonuna kadar kefil olduğunu müteaddit defalar söylemişti.

Değerli arkadaşlar, Enerji Bakanlığı, sözde, nükleer santral kurma sürecindedir ama maalesef, bu sürecin en önemli ayağı olan TAEK'in yedi aydır Başkanı yoktur. 2690 sayılı Kanun'a göre TAEK Başkanının nükleer alanda ihtisas sahibi olması gerekmektedir ancak hem emekli olarak Kurumdan ayrılan Başkanın hem de şu an Başkanlığı vekâleten yürüten arkadaşımızın nükleer alanda ihtisas sahibi olmadığı herkes tarafından bilinmektedir.

Yeni Enerji Bakanı Sayın Yıldız'ın ilk atamalarından birisi olan Başkan Yardımcısı arkadaşımız vekâleten Başkanlık görevini yürütmektedir ancak vekâleten TAEK Başkanlığını yürüten bu arkadaşımız hakkında da liyakatten istismara, Kurum içerisindeki yönetim anlayışından Kurum imkân ve araçlarını kendi şahsı ve ailesi için kullanmaktan çekinmeyişine kadar pek çok itham ve iddianın olduğunu da buradan Sayın Bakana hatırlatmak istiyorum.

Netice olarak nükleer santral kurulmasına dair ihalede bu Kurumun üzerine düşen süreci iyi yönetemediği bilinen bir gerçektir ve bundan da elbette, böylesine bilimsel ve teknoloji ağırlıklı bir kurumu ülkenin diğer bütün kurumlarında olduğu gibi siyasallaştıran AKP İktidarı sorumludur.

Değerli arkadaşlar, nükleer enerji kırk yıldır Türkiye'nin gündemindedir ve hep tartışılmış ve tartışmanın ötesine de bir türlü geçilememiştir. Şimdiye kadar üç kez ihaleye çıkılmış, kararlı konuşmalar yapılmış ama ne olduysa olmuş çeşitli bahanelerle, çıkılan üç ihaleden de sonuç alınamamıştır.

Sonuç olarak: Türkiye, dünyada nükleer santrale sahip olmayıp fakat onu en çok tartışan tek ülke olarak tarihe geçmiş bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak bütün ülkeler için vazgeçilmez stratejik öneme sahip enerji politikalarını Türkiye'nin çok iyi belirlemesi ve uygulaması gerekmektedir.

Bu bağlamda petrolden kömüre, su kaynaklarından rüzgâra kadar var olan kaynaklarımız, çevre ve insan hassasiyetleri üst seviyede dikkate alınarak en verimli şekilde değerlendirilmelidir. Nükleer enerji ise risklerine rağmen temiz enerji kaynağı olarak bilinmektedir ve bu alanda ülkemizin yeterli bir ivme kazanamaması, yeterli teknolojik birikime sahip olmaması kabul edilebilir bir durum değildir. Bugün nükleer güce sahip ülkelerin başında gelişmiş ülkeler bulunmaktadır. Ekonomik ve sosyal bakımdan birinci sınıf ülkeler gibi gelişmiş olmamakla birlikte nükleer gücü elinde bulunduran ülkelerin siyasi ve askerî güç bakımlarından caydırıcı oldukları da bir gerçektir.

Gelişmekte olan ülkeler konumunda bulunan Türkiye'nin de nükleer enerji konusuna yoğunlaşmasının Hükûmetin önem vermesi gereken hususlardan birisi olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu alanda atılacak her somut adım ülkemizin dışarıya olan enerji bağımlılığından da uzaklaşması demektir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu stratejiye uygun atılan bütün adımlara destek vermeye hazır olduğumuzu belirtiyor, bu duygu ve düşüncelerle bütçenin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

,